İSTANBUL (AA) - ÖMER FARUK MADANOĞLU - Suriye'de 2011-2025 yıllarında yaşanan iç savaş döneminde Türkiye'ye gelmek zorunda kalan psikolog Sena Alsamman, savaş travması geçiren çocukların yaşadıkları sorunlara toplumun kayıtsız kalmasının, onların duygusal gelişimlerini sekteye uğrattığını belirtti.

Alsamman, AA muhabirine, savaş görmüş çocuklarının toplum tarafından anlaşılamaması ve bunun kalıcı psikolojik rahatsızlıklara neden olması hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Yetim Vakfı Psikososyal Destek Araştırma ve Uygulama Merkezinde çocuklar, ergenler ve yetişkinlerle yürüttüğü bireysel terapiler, grup çalışmaları ve atölye faaliyetleriyle savaşın psikolojik izlerini hafifletmeye çalıştıklarını ifade eden Alsamman, toplumda psikolojik destek arayışının hala “zayıflık” olarak algılandığını vurguladı.

Sena Alsamman, "Bu söylemlerle ve bu algıyla sık sık karşılaşıyorum. Hem ilk mesleğe başladığımda hem de ilk bölümü kazandığımda çevremden 'Kafa doktoru mu olacaksın?', 'Deli doktoru ne yapacak?' gibi ifadeler çok duydum. Bu tarz söylemler, özellikle gençler için çok etiketleyici ve damgalayıcı oluyor." dedi.

Alsamman, damgalanmanın gençlerde suçluluk ve utanç duygusunu tetiklediğini, bunun da yardım arama davranışını geciktirdiğini belirterek zamanında destek alınmadığında tedavi edilebilir durumların kronik hale geldiğine dikkati çekti.

- En büyük engel dil ve kültür

Savaş travması yaşayan çocukların toplumla bütünleşmesinin önündeki en büyük engelin dil ve kültürel bariyerler olduğunu belirten Alsamman, "Dil ve kültür değişikliği çocuk için çok büyük bir engel oluyor. Hem uyum sağlaması hem de sosyal ilerleme kaydedebilmesi açısından bu çok önemli. Ayrıca gördüğü ayrımcılık ve dışlanma da bu süreci daha da zorlaştırıyor." diye konuştu.

Sena Alsamman, bu dışlayıcı sosyal durumların çocukta aidiyet duygusunu geciktirdiğini veya tamamen ortadan kaldırdığını dile getirerek aidiyet duygusu gelişmeyen çocuğun bulunduğu ortama kolay kolay uyum sağlayamayacağını belirtti.

Psikososyal desteğin sadece terapiyle sınırlı olmadığını ifade eden Alsamman, "Bu destek özellikle okul ve aile ortamlarında başlıyor. Eğer çocuk okulda ve ailesinde yeterince destek gördüğünü, anlaşıldığını ve kabul edildiğini hissederse topluma da daha kolay uyum sağlar." ifadelerini kullandı.

- Savaş çocuklarına toplum ön yargılı

Psikolog Alsamman, toplumun savaş görmüş çocukların yaşadığı travmaları görmezden gelmesinin onların benlik algısını doğrudan zedelediğini aktararak bu tutumun çocukta değersizlik hissini pekiştirdiğini belirtti.

Toplumun bu tavrının duygusal gelişime ciddi darbe vurduğunu bildiren Alsamman, şöyle devam etti:

"Yaşadığı şeyi görmezden gelmek, çocuğa hiçbir şey yaşamamış gibi hissettirmek demektir. Bu durum çocuğa ‘Benim yaşadığım şey önemsiz, ben anlaşılmıyorum’ duygusunu veriyor. Bu da onun duygularını tanıma ve ifade etme becerilerini zamanla köreltiyor. Savaş yaşayan çocuklar anormal durumlara normal tepkiler veriyorlar ama toplum bu tepkileri anormal kabul ediyor ve çocuktan normal olmasını bekliyor."

Alsamman, savaş gören çocukların, çevrelerinden gelen “normal ol” beklentilerine karşı verdiği tepkilere değinerek “Gazze’deki bir çocuğun normali ile Türkiye veya Avrupa’daki bir çocuğun normali aynı olabilir mi? Elbette olamaz. Aynı şekilde bu çocukların verdikleri tepkiler de kendi koşulları çerçevesinde değerlendirilmeli." diye konuştu.

Fransa'daki Avukatlar Derneği Başkanı, ülkesinin Gazze konusunda tutarsız olduğunu düşünüyor
Fransa'daki Avukatlar Derneği Başkanı, ülkesinin Gazze konusunda tutarsız olduğunu düşünüyor
İçeriği Görüntüle

Her çocuğun normalinin içinde bulunduğu gelişimsel, duygusal, kültürel ve ailevi şartlara göre değişmesi gerektiğine işaret eden Alsamman, ayrımcılık, dışlanma ve etiketlenmenin çocuğun sadece farklı değil, aynı zamanda yalnız da hissetmeye başladığını vurguladı.

Sena Alsamman, toplumun savaş çocuklarını dışlanmasının onların karakter gelişiminde de büyük yaralar açtığını vurgulayarak "Toplum, savaş çocuğunu yalnızlığa mahkum ediyor. Bu yalnızlık, çocuğun benlik gelişimini olumsuz etkiliyor. Özgüven eksikliği, iletişim sorunları, bağlanma problemleri gibi birçok beceriyi sekteye uğratıyor. Bu yalnızlık duygusu sadece psikolojiyi değil, akademik başarıyı da etkiliyor." dedi.

Savaş travması yaşamış çocukların yaşadığı duygusal yalnızlığın sosyal ortam fobisini doğrudan etkilemediğini anlatan Alsamman, bu durumun sadece savaşla değil, çocuğun yetiştiği ortamla da ilgili olduğunu belirtti.

- "Güvenli bağlanma korkuyu tersine çevirebilir"

Alsamman aile kurma isteklerinin de belirli bir derece etkilediğinin altını çizerek “Bu çocuğun annesi, babası savaşta vefat etmiş olabilir. Büyüyünce de 'Evlenmek istemiyorum, belki yine bir savaş olur, çocuklarıma da bunu yaşatmak istemem' diyebilir. Ancak bu duygu, aldığı psikolojik destekle değişebilir. Güvenli bağlanmalar ve destekleyici yetişkin figürleri bu korkuyu tersine çevirebilir," ifadelerini kullandı.

Geçmişte yaşanmış travmaların doğru bir destek mekanizmasıyla geleceğe umutla bakma motivasyonuna dönüşebileceğini söyleyen Sena Alsamman, sözlerini şöyle tamamladı:

"Savaş yaşamış bir çocuk, güvenli bağlarla büyüdüyse gelecekte ailesini kurma isteği artabilir. Bu onun için bir motivasyon haline bile gelebilir. Bazı savaş travması yaşamış çocuklar daha çok aile kurma isteği gösterebilirken bazı savaş görmemiş çocuklar bağlanma sorunları yüzünden daha yalnız hissedebilir. Burada belirleyici olan şey, savaş geçmişinden çok, güvenli bağların kurulup kurulmadığıdır."

Kaynak: AA