İSTANBUL (AA) - Anadolu insanının karşılaştığı zorlukları ve çektiği sıkıntıları eserlerinde işleyen usta şair ve yazar, dört kuşak şair bir ailede doğdu.

Fransa'da, torunları Gazze'de ölen büyükanneden İsrail hakkında "soykırım" şikayeti
Fransa'da, torunları Gazze'de ölen büyükanneden İsrail hakkında "soykırım" şikayeti
İçeriği Görüntüle

Karakoç, Fadime Hanım ile Ümmet Efendi'nin oğlu olarak 7 Nisan 1932'de Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesine bağlı Ekinözü köyünde dünyaya geldi.

Abdurrahim Karakoç, verdiği bir röportajda, dağda, bayırda, ay ışığında, şiirler yazdığını belirterek, "Her şiirimin özü mutlak gerçeğe dayanır. Günümüzü ve insanlarımızı yorumladım." sözlerini paylaşmıştı.

Şiir ve okuma tutkusu henüz çocukken başlayan Karakoç, yaptığı bir söyleşide de şunları kaydetmişti:

"Babamın eski yazıyla basılmış, yazılmış kitaplarını okumam beni rahatlattı. Gün geldi ne bulursam okumaya başladım. Çok okuma bende hastalık halini aldı. Ay ışığında pencere önünde çok kitap bitirdim. Şimdi de inancıma yakın, güvenilir kişilerce yazılmış kitapları daha çok okuyorum. Sevmediğim yazarları da okurum. Bıktırıcı, ukalalık kokan, aynayı tersinden tutan yazıları okurken yırtar atarım. Eserde dil, ilim, samimiyet ararım."

Hafız ve alim bir babanın çocuğu olan usta şair, böyle bir ailede doğmuş olmanın etkilerini hem yaşantısına hem de ortaya koyduğu eserlere taşıdı.

Karakoç, bir süre köyde marangozluk ve çiftçilik yaptıktan sonra 1958'de Elbistan Belediyesinde muhasebeci olarak çalışmaya başladı ve 1981'de emekli olana kadar bu görevini sürdürdü.

Mihriban başlıklı şiiri dilden dile dolaştı

Pakize Hanım ile 1964'te evlenen usta şairin ilk çocuğu Mihriban 1967'de doğdu, ikinci çocuğu Türk İslam 1969'da ve üçüncü çocuğu Enderhan ise 1971'de dünyaya geldi.

İlk şiirleri iki kitap olacak hacimdeyken beğenmeyip yaktığı söylenen Karakoç'un eserleri ilk olarak Elbistan'da çıkan Engizek gazetesinde yayımlandı.

"Şiire nasıl başladınız?" sorusuna "Besmeleyle" cevabını veren Karakoç, 1958'de yazmaya başladığı, birbirinin devamı 22 şiirden oluşan "Hasan'a Mektuplar" isimli eserini 1964'te okuyucuya sundu.

Karakoç, emekliliğin ardından Ankara'ya yerleşti, çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yazdı.

Şiirlerinin pek çoğu halk arasında ezberlenerek yaygınlık kazandı:

"Sarı saçlarına deli gönlümü

Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban

Ayrılıktan zor belleme ölümü

Görmeyince sezilmiyor Mihriban"

Türkü formunda bestelenen ve dilden dile dolaşan şiirlerinden Mihriban'ı 1960'ta yazdığını söyleyen Karakoç, bir açıklamasında şunları anlatmıştı:

"Bazıları 'Gerçek mi?' diyor. Gerçek, diyorum ama adı Mihriban değil. O gençliğimde yaşanmış bir aşktı. Ama şimdi adını deşifre etmem, ayıp olur. Benim takmış olduğum sembol bir isimdir Mihriban. Masa başında yazılmış, hayal bir aşk, bu tadı ve lezzeti vermez. Yaşayacaksın ki yazacaksın. O zamanlar elektrik yoktu. Lamba ışığı altında yazıyordum. Şiire başladığımda lambadaki alev titremeye başladı. 'Lambadaki alev üşüyor' çıktı... Bazen aklıma düşüyor. Ben unutursun diyorum ama, insan hiçbir zaman unutamıyor... O bir mektup üzerine yazılmıştır. Benim gönderdiğim bir mektuptan dolayı bir cevap aldım. 'Unutmak kolay mı?' mektubun başlığı..."

Abdurrahim Karakoç, "Mihriban"ın yanı sıra "Saati Yok Eremi Yok (Ben Hep Seni Düşünürüm)", "Anadolu Sevgisi", "Zikrullah", "Hak Yol İslam Yazacağız", "Bayramlar Bayram Ola", "İsyanlı Sükut" ve "Tut Ellerimden" adlı eserlerin yanı sıra 5 şiirden oluşan "Hasan'dan Gelen Mektup", 8 şiirden oluşan "Haberler Bülteni", 7 şiirden oluşan "Vatandaş Türküsü" ve 5 şiirden oluşan "Masal" adlı eserlere imza attı.

Usta şairin 100'e yakın şiiri bestelendi

"Çobandan Mektuplar" ve "Düşünce Yazıları" gibi düz yazıları da kaleme alan başarılı edebiyatçı, "El Kulakta", "Vur Emri", "Kan Yazısı", "Dosta Doğru", "Suları Islatamadım", "Beşinci Mevsim", "Akıl Karaya Vurdu", "Yasaklı Rüyalar", "Gökçekimi", "Gerdanlık" ve "Parmak İzi" adlı kitapları okuyucuyla buluşturdu.

Şiirlerinde ilahi ve beşeri aşk, tabiat, gurbet, toplumsal yozlaşma, Türklük, İslam davası, ölüm gibi çeşitli konulara değinen Karakoç, şiiri "bir gayeye varmak için araç" olarak gördüğünü ifade etmişti.

Abdurrahim Karakoç'un eserleri Fedai, Devlet, Töre ve Bizim Ocak dergilerinde, Yeni Düşünce, Gündüz ve Yeni Hafta, Akit gazeteleriyle kendi çıkardığı Yeni Ufuk gazetesinde okuyucuyla buluştu.

Doğuş Edebiyat 1983’te, Genç Kardelen 1998'de, Kardeş Kalemler dergisi ise 2012'de Karakoç için özel sayı yayımladı.

Usta şairin 100'e yakın şiiri bestelenerek İbrahim Tatlıses, Selda Bağcan, Musa Eroğlu, Esat Kabaklı, Cem Adrian, Mahsun Kırmızıgül, Hasan Sağındık ve Haluk Levent'in de aralarında olduğu ünlü isimler tarafından seslendirildi.

Karakoç, şiir yazmaya ilişkin yaptığı bir açıklamada, "Şiirde ilham vardır. Şiir ilhamsız olmaz. Cenab-ı Allah bir ilham veriyor. O ilham bana yazmayı emrediyor. Bakın yağmur yağarken bulutların geldiği gibi, Allah bulutsuz yağdıramaz mı yağmuru? Ama bir vesile ihdas etmiş. İnsana da bazı şeylere görerek, duyarak ihsas ettirdiği için yazdırıyor." ifadelerini kullanmıştı.

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde 7 Haziran 2012'de vefat eden Karakoç, Ankara'da Bağlum Mezarlığı'nda Şeyh Abdülhakim Arvasi Türbesi'nin yanına defnedildi.


Muhabir: Özlem Limon

Kaynak: AA