BEYRUT (AA) - Lübnan Adalet Bakanı Nassar, Beyrut Limanı patlamasının 5. yıl dönümünde AA'ya verdiği röportajda, soruşturma dosyasını incelemek ve Lübnan yargısıyla koordinasyon sağlamak amacıyla Paris’ten Fransız yargıçların geldiğini bildirterek, "Tüm yargı talepleri, bana verilen yetkiler kapsamında bizzat tarafımdan takip edilmekte ve sonuçlandırılmaktadır." ifadelerini kullandı.
Nassar demecinde, "Adalet Bakanlığı, bu dosyada müfettiş hakimi, bakan olarak yetkilerim çerçevesinde tam olarak desteklemektedir; çünkü bu benim üzerime düşen bir görev." diye konuştu.
"Böylesine büyük bir suç cezasız kalamaz"Beyrut Limanı patlamasına yönelik soruşturma sürecinin titizlikle devam ettiğine işaret eden Bakan Nassar, "Lübnan devleti, böylesine büyük bir suçun sonuçsuz, sorgusuz ve cezasız kalmasını kabul edemez." değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Nassar şöyle devam etti:
"Beyrut Limanı patlaması soruşturmalarında (hukuki) durgunluk yok, ilerleme sürüyor. Beyrut Limanı dosyası öncelikli meselemiz ve sonuna kadar takipçisi olacağım. Bu soruşturmanın durması mümkün değil."
Dosyaya bakan adli müfettişe yönelik hiçbir siyasi müdahale ve baskının bulunmadığını vurgulayan Nassar, "Beyrut Limanı dosyasındaki soruşturma ileri aşamalara ulaştı. Kararın verilme zamanı, dosyanın tamamlanmasına bağlı olarak adli müfettiş tarafından belirlenecek. Bu konu, adli müfettişin yetki alanına giriyor." dedi.
Beyrut Limanı patlaması soruşturması, davayı yürüten Hakim el-Bitar'a 45'ten fazla davanın açılması sebebiyle Aralık 2021'de askıya alınmıştı.
Ocak 2023’te Bitar, soruşturmayı yeniden başlatarak, dava kapsamında tutuklu bulunan 5 kişiyi serbest bıraktı ve aralarında Lübnan Temyiz Mahkemesi Başsavcısı Gassan Uveydat’ın da bulunduğu 8 kişi hakkında suçlamada bulundu.
Sanıkların (eski milletvekilleri ve bakanlar) kendisine karşı açtığı davalar nedeniyle 13 ay duraksayan soruşturmayı Bitar’ın yeniden başlatmasının hukuki boyutu hakkında tartışmalar devam ediyor.
Soruşturmayı yürüten Hakim Tarık el-Bitar 16 Ocak 2025'te, 3'ü liman memuru, 7'si Lübnanlı subay ve gümrük güvenlik gücü olmak üzere 10 kişiyi ifadeye çağırmıştı.
Beyrut Liman'ında meydana gelen büyük patlamaBeyrut Limanı'nda 4 Ağustos 2020'de patlayıcı maddelerin bulunduğu bir depoda önce yangın çıkmış, ardından tüm kenti sarsan çok güçlü bir patlama meydana gelmişti.
Patlama 235'ten fazla kişinin ölümüne, yaklaşık 6 bin kişinin yaralanmasına yol açmıştı. Patlama nedeniyle 300 bin kişinin de yerinden olduğu belirtilmişti.
Dönemin Lübnan Temyiz Mahkemesi Başsavcısı Gassan Uvaydat, 25 Ocak 2023'te, liman patlamasında daha önce yargılanan tüm tutukluların "istisnasız bir şekilde" serbest bırakılması kararı vermişti.
İngiltere Yüksek Adalet Divanı ise 13 Haziran 2023'te Londra merkezli bir şirketi liman patlamasında sorumlu bularak ölenlerin bazılarının yakınlarına ve yaralılara tazminat ödenmesine hükmetmişti.
Uluslararası Af Örgütü tarafından 3 Ağustos 2023'te yapılan açıklamada, liman patlamasına ilişkin henüz bir kişinin dahi suçlu bulunmadığı bildirilmişti.
Silahların yalnızca devletin elinde olması "zorunluluk, tercih değil"Lübnan Adalet Bakanı Adil Nassar, ülkedeki yasa dışı silah dosyasında, silahların yalnızca Lübnan devletinin elinde olmasının titizlikle yürütülmesi gerek bir süreç olduğunu vurguladı.
Bakan, bu görüşün "Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın yemin törenindeki konuşmasında ve Başbakan Nevvaf Selam’ın hükümet bildirisinde yer aldığını, her iki metnin de silahların yalnızca devletin elinde olması gerekliliğini vurguladığını" belirtti.
Cumhurbaşkanı Avn'ın 1 Ağustos Ordu Günü konuşmasını memnuniyetle karşıladığını ifade eden Bakan Nassar konuşmanın "Lübnan devletinin dışında silah bulundurulmasının sona ermesi gerektiği ve bunun artık tartışmaya kapalı olduğu yönünde açık bir tutum içerdiği” değerlendirmesinde bulundu.
Nassar, "Silahların yalnızca Lübnan devletinin elinde toplanmasına ilişkin bir karara varılması gerekir; bu bir tercih değil, aksine bir görevdir." dedi.
Bakan, uygulama mekanizmasına ilişkin olarak şimdilik bir şey söylemenin erken olduğunu belirterek, bu konunun sonuçlandırılması ve silahların en kısa sürede Lübnan devletinin elinde toplanması gerektiğinin altını çizdi.
Hizbullah ve silah meselesi: "Devlete karşı hareket eden bir taraf olamaz"Hizbullah’ın silahlarını teslim etmeye karşı olan tutumuna doğrudan yorum yapmaktan kaçınan Nassar, "Artık devlete paralel hareket eden ya da ona karşı faaliyet gösteren başka bir tarafın bulunması kabul edilemez." dedi.
Nassar, "Ya hepimiz devleti inşa etmek için dayanışma ve birlik içinde oluruz ya da (Hizbullah) devletin dışında bir taraf olur ve ona karşı durur." dedi.
Lübnan Cumhurbaşkanı Avn, 1 Ağustos Ordu Günü dolayısıyla yaptığı konuşmada, ABD’nin silahların devlet tekeline alınmasına yönelik önerisine önemli değişikliklerin ardından yanıt verildiğini belirterek "İsrail saldırılarının derhal durdurulması ve devlet otoritesinin Lübnan’ın tüm topraklarında sağlanması, silahların yalnızca devletin elinde toplanmasının temel şartıdır." demişti.
Cumhurbaşkanı Avn, dost ülkelerden Lübnan ordusuna yıllık 1 milyar dolar destek sağlanmasının da talepler arasında yer aldığını belirterek, "İsrail’in önünü kesmek amacıyla hazırladığımız muhtıranın en önemli maddeleri arasında; İsrail saldırılarının derhal durdurulması, İsrail’in işgal ettiği Lübnan topraklarından çekilmesi, devlet otoritesinin ülkenin tüm topraklarında sağlanması ve Hizbullah’ın silahlarının Lübnan ordusuna teslim edilmesi talebimiz yer alıyor." diye konuşmuştu.
Silahların devlet tekeline alınması için olası bir uygulama mekanizması konusunda uzlaşmaya varmak için ülkedeki siyasi temaslar sürerken Lübnanlı taraflar arasında görüş ayrılıkları yaşanıyor.
Özellikle Hizbullah, İsrail saldırıları durdurulmadan ve son İsrail saldırılarının ülkenin güneyinde yol açtığı yıkımın yeniden imarı tamamlanmadan silahlarının gündeme getirilmesine tepki gösteriyor.
Lübnan'ın atacağı adımlar, İsrail’in, Kasım 2024'te imzalanan ateşkes anlaşmasına rağmen Lübnan’a yönelik günlük saldırılarını sürdürdüğü bir dönemde gerçekleşiyor. Bu durum, ülkede zaten kriz içindeki siyasi ve güvenlik tablosunu daha da karmaşık hale getiriyor.
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, X sosyal medya hesabından 27 Temmuz'da yaptığı açıklamada "Hizbullah, silahlarını elinde tuttuğu sürece, sözler yeterli olmayacak. Hükümet ve Hizbullah, Lübnan halkını şu anki durumun sürüncemesinde bırakmamak için şimdi tam bir kararlılık gösterip harekete geçmeli." ifadelerini kullanmıştı.
Barrack, 19 Haziran'da Beyrut yönetimine "ülkedeki tüm silahların yalnızca devletin denetiminde toplanmasını öncelikli hedef olarak belirleyen" ABD önerisini sunmuştu.
21 Temmuz'da tekrar Lübnan'a ziyaret gerçekleştiren Barrack, Lübnan Cumhurbaşkanı Avn'dan Hizbullah'ın silahsızlandırılmasına ilişkin ABD önerisine yanıtı teslim almıştı.
Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım 30 Temmuz'da, silah bırakmanın Lübnan'ın iç meselesi olduğunu belirterek, Hizbullah'ın İsrail için silah bırakmayacağını belirtti.
İsrail için silah bırakmayacaklarını söyleyen Kasım, "Silahlar şu an önceliğimiz değil, önceliğimiz yeniden imar ve saldırıları durdurmadır." ifadesini kullanmıştı.
İsrail ile Lübnan arasında 27 Kasım 2024’te yürürlüğe giren ateşkese rağmen İsrail ordusunun Lübnan’ın güneyine yönelik hava ve kara saldırıları neredeyse günlük olarak sürüyor.
Ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana İsrail yaklaşık 3 bin ihlalde bulundu, bu süreçte en az 213 kişi hayatını kaybetti, 508 kişi yaralandı.
İsrail ordusu, Lübnan’ın güneyinden kısmi bir çekilme gerçekleştirse de son çatışmalarda ele geçirdiği 5 stratejik tepeyi işgal etmeyi sürdürüyor.
Suriye ile ilişkiler: Anlaşma yargılamaları kapsamıyor, sadece iade işlemlerini içeriyorLübnan Adalet Bakanı Nassar, Suriye ile aralarında mevcut bir hukuki anlaşma bulunduğunu ancak bu anlaşmanın "her iki ülkede de yargılanan veya mahkum edilen kişileri kapsamadığını" ifade etti.
Nassar, anlaşmanın "yalnızca iade sürecine ilişkin olduğunu, söz konusu ülkedeki vatandaşın yargılanması veya soruşturulmasını kapsamadığını" belirtti.
Adalet Bakanlığının hükümlü dosyalarını incelemeye hazır olduğunu vurgulayan Nassar, "Hukuki bir çerçeve oluşturulduğunda, hükümlünün cezasının kendi ülkesinde tamamlanması, Suriye makamlarıyla varılacak anlaşmayla mümkün olabilir." dedi.
Bakan, Suriye tarafıyla yapılması planlanan anlaşmanın “cinayet, suikast, terör ya da tecavüz gibi bazı suçları kapsamayacağını, ancak diğer suçları kapsayacağını" belirterek, "bu durumda, Lübnan’da hakkında hüküm verilen Suriyelilerin cezalarının geri kalanını Suriye’de tamamlayabileceğini" ifade etti.
Lübnanlı Bakan, Suriye yönetimi ile iletişime geçmeye tamamen hazır olduklarını ifade ederek, "Bu konuyu tartışmaya tümüyle hazırım." dedi ve Suriyeli mevkidaşını Lübnan’ı ziyaret etmeye davet etti.
Gözlemcilere göre, Lübnan’daki hapishanelerde bulunan Suriyeli tutuklular dosyası, iki komşu ülke arasındaki çözülmemiş konular arasında yer almaya devam ediyor ve diplomatik ilişkileri etkileyebilecek nitelik taşıyor.
Suriye televizyonuna konuşan kaynaklar, büyük bölümü yargılanmadan tutulan 2 binden fazla Suriyeli tutuklunun akıbetine ilişkin soru işaretlerinin biriktiğini aktardı. Kaynaklar, söz konusu kişilerin Suriye’de 2011’de başlayan devrimden bu yana Lübnan’daki hapishanelerde "felaket" olarak nitelenen koşullarda bulunduğunu ve mağduriyetlerini sona erdirecek bir icra planının görülmediğini belirtti.
Resmi olarak ise, Suriye devlet televizyonu, Enformasyon Bakanlığındaki bir kaynağa dayandırdığı haberinde, Şam yönetiminin Lübnan’a karşı tırmandırıcı adımlar atma niyetinde olduğuna dair dolaşan iddiaların doğru olmadığını bildirdi. Suriye hükümetinin Lübnan’daki Suriyeli tutuklular dosyasına öncelik verdiği ve konunun iki ülke arasındaki resmi kanallar üzerinden en kısa sürede ele alınması gerektiği belirtildi.
Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam, nisan ayında Şam’da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile bir araya gelmişti. Selam'ın Suriye'ye ilk ziyaretinde gerçekleşen görüşmede, Lübnan’daki Suriyeli tutukluların durumu da dahil olmak üzere çeşitli konular ele alınmıştı.
Muhabir: Ekrem Biçeroğlu,Wassim Samih Seifeddine