İSTANBUL (AA) - TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, 'Dünyanın bütün terör örgütlerini bir araya getirseniz, terörist İsrail rejiminin Orta Doğu'da iki yıldır Gazze halkına karşı sürdürdüğü bu soykırımdan daha ağır bir insanlık suçu işleyemezlerdi. Ama ne yazık ki teröre karşı söz söyleyen bazı ülkelerin, İsrail'in ortaya koyduğu devlet terörüne karşı sessiz kalması ise maalesef bir büyük ibret vesilesidir.' dedi.
Kurtulmuş, Birleşmiş Milletler (BM) Terörizmle Mücadele Ofisi (UNOCT) tarafından Hilton Bakırköy Otel'de düzenlenen 'Terörle Mücadele ve Şiddete Varan Aşırılığın Önlenmesi Üzerine Küresel Parlamenter Konferansı'ndaki konuşmasında, dünyanın en önemli meselelerinden biri olan teröre karşı küresel bir mücadele oluşturmak noktasında gerçekleştirilen toplantının faydalı olması ve iyi sonuçlar çıkarması temennisini dile getirdi.
Katar Şura Meclisi Başkanı Hassan bin Abdulla Al Ghanim'e, toplantıya verdiği destek dolayısıyla teşekkür eden Kurtulmuş, Katar ile Türkiye'nin bölgesinde barış ve istikrarı savunan, her alanda fevkalade derin, stratejik ilişkilere sahip dost ve kardeş iki ülke olduğunu belirtti.
Bugün dünyanın hemen hemen her yerinde terörün milletler için yakıcı, insan eliyle oluşturulmuş bir felaket olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, sadece bir tek bölgede değil, zaman zaman bölgesel olarak odaklandığı yerler olmakla birlikte teröre karşı dünyanın her yerinde ortak bir zeminde mücadelenin herkesin önemli ödevlerinden olduğunun altını çizdi.
Bu çerçevede devletlerin tek başına yapacağı işler olduğu gibi ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, hiçbir devletin tek başına terör meselesini çözmesinin mümkün olmadığını dile getiren Kurtulmuş, 'Onun için diyoruz ki teröre karşı ortak bir kararlılık, ortak bir mücadele zemini, kurumsal kapasitelerimizin artırılması ve bu çerçevede dünyanın hiçbir yerinde terörün en ufak bir fırsat dahi bulmadan karşısında güçlü, kararlı, hukuk zemininde mücadele eden devletleri ve uluslararası camiayı bulması şarttır.' ifadesini kullandı.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, BM'nin, terörizme ve dünyadaki aşırıcı akımlara karşı mücadele veren UNOCT heyetini, fevkalade önemli insani bir sorumluluğu yerine getiren bir heyet olarak kabul ettiklerini ve kendilerinin desteklenmesinin de elzem olduğunu söyledi.
'Terörün arkasında yatan nedenleri ortadan kaldırmak uluslararası camianın temel sorumluluklarından birisidir'
Terörle mücadelenin tek yönlü ve tek taraflı olmadığını belirten Kurtulmuş, terörü ortaya çıkaran sebepler nasıl ki çok yönlü, çok taraflı ve çok katmanlı ise teröre karşı da çok yönlü ve katmanlı bir mücadelenin müştereken verilmesinin şart olduğunu vurguladı.
Kurtulmuş, terörün, hiç şüphesiz demokrasiyle ya da demokrasi azlığıyla ilişkisinin bulunduğuna dikkati çekerek, 'Terörün, insan haklarının ihlalleriyle irtibatı vardır. Aynı şekilde terörün ekonomik geri kalmışlıkla bölgesel geri kalmışlıkla ve birtakım eşitsizliklerle de yakın ilişkileri vardır. Dolayısıyla terörü sadece silahlı terörle mücadele değil, aynı zamanda terörü ortaya çıkaran bu çok katmanlı, çok yönlü nedenlerin hepsine karşı, bunların ortadan kaldırılmasına ilişkin bir mücadele alanı görmek, yani terörün arkasında yatan nedenleri ortadan kaldırmak da uluslararası camianın temel sorumluluklarından birisidir.' diye konuştu.
'Vekalet savaşları kavramı, uluslararası ilişkiler tarihine bir kara leke gibi düşmüştür'
Terörün sadece, örgütlerin elindeki silahtan ibaret olmadığını, özellikle son 10 yılda yeni ve farklı türlerinin ortaya çıktığını belirten Kurtulmuş, bunlardan ikisine dikkati çekti.
Son yıllarda ortaya çıkan vekalet savaşlarının bazı ülkelerin kullandığı bir uluslararası ilişkiler kartına dönüştürüldüğüne işaret eden Kurtulmuş, şöyle devam etti:
'Terörü bu kadar büyüten, bu kadar destekleyen, terörü bu kadar şımartan önemli sebeplerden birisi, bazı ülkelerin vekalet savaşları adı altında kendi birtakım menfaatlerini sağlamak için Asya'da, Afrika'da, Orta Doğu'da, Latin Amerika'da, dünyanın birçok yerinde terör örgütlerini silah vererek desteklemeleri, siyasi destek vererek desteklemeleri, lojistik destek vererek desteklemeleri, velhasıl kendi çıkarına zannettikleri terör örgütlerini silahlandırarak uluslararası alanda mevzi kazanma gayreti içerisinde olmalarıdır.
Vekalet savaşları kavramı, uluslararası ilişkiler tarihine bir kara leke gibi düşmüştür. Şunu yıllardır söylüyorum, bir kere daha burada ifade etmek isterim. Büyük devletler, teröre destek veren, vekil örgütlerini destekleyen devletler eğer bu vekil örgütlerine destek vermeyi, silah vermeyi, siyasi destek sağlamayı, lojistik destek sağlamayı bıraksınlar, bir hafta, 10 gün içinde dünyanın hiçbir yerinde terör örgütü kalmaz. Mesele bu kadar açık bir vaziyettedir.
Dolayısıyla öncelikle bu uluslararası platformdan açıkça çağrıda bulunuyorum. Ne gerekçeyle olursa olsun, ellerini rahatlatmak için, kendi dış politikalarını desteklemek için, silahlı gruplara silah desteği veren, her türlü desteği veren ülkeler bu destekleri vermeyi sonlandırmalıdır. Eğer bu destekler verilmezse, dünyanın birçok yerinde terör örgütlerinin artık herhangi bir operasyon yapması mümkün değildir.'
'Bu silahları verenler Afrika'daki terörün birinci derecede sorumlularıdır'TBMM Başkanı Kurtulmuş, Afrika'da içecek bir bardak temiz suyu olmayan, yiyecek yarım lokma ekmeği olmayan insanların elinde on binlerce dolarlık ölüm silahlarının bulunduğuna işaret ederek, 'Bu silahları kim veriyor? Bu silahları bu terör örgütleri, herhalde çarşıdan pazardan satın almıyorlar. Bunlara bu silahları verenler Afrika'daki terörün birinci derecede sorumlularıdır.' dedi.
Aynı şekilde, terör örgütlerinin cenneti haline getirilen Orta Doğu'daki terör örgütlerine hangi ülkelerin destekler verdiğini soran Kurtulmuş, binlerce, on binlerce tır silahları getirip teslim ettikleri terör örgütlerinin Orta Doğu'da barışın değil, savaşın, istikrarsızlığın ve sosyal çöküntünün bizatihi sebebi olduklarını belirtti.
Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Vekalet savaşlarını bitirmek, terörle mücadelenin en önemli gündem maddelerinden birisi olmalıdır. Burada açık bir şekilde söylüyorum. Her uluslararası platformda teröre karşı mücadeleden bahseden bazı ülkelerin artık ikiyüzlülüğü bırakmaları lazım. 'Teröre karşı mücadele ediyoruz' diyenlerin önce teröre destek vermemelerinin sağlanması gerekiyor. Bunun için uluslararası camianın, özellikle vekalet savaşları üzerinden ortaya konulan terörü, ciddiyetle gündemine alması ve bunun sonuçlandırılması için mücadele etmesi lazım.'
İsrail'in Gazze'deki insanlık dışı saldırılarıTBMM Başkanı Kurtulmuş, son dönemlerde artan 'devlet terörü'ne de dikkati çekti.
Güney Afrika'da on binlerce insanın hayattan koparıldığı, ailelerin yok edildiği apartheid rejiminin uygulamalarının dün gibi hatırlandığını dile getiren Kurtulmuş, aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen Orta Doğu'da yeni bir apartheid rejiminin insanlığa karşı büyük suçlar işlemeye devam ettiğini vurguladı.
Kurtulmuş, bugün ikinci yılını dolduran, Netanyahu hükümetinin, siyonist rejimin Gazze'de işlediği suçların, insanlık tarihinin en ağır utanç tablosu olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:
'Bu iki yıl içerisinde 70 bini aşkın sivil, bunların yüzde 80'i kadın ve çocuk olmak üzere acımasızca öldürülmüştür. 180 bini aşkın insan, bunların yarısı hayatlarını idame ettirmekte zorluk çekecek kadar ağır yaralı vaziyettedir. Bu verdiğim rakamlar Birleşmiş Milletler'in raporlarıdır. Hakikatte istatistiğin hangi seviyelere yükseldiğini ne yazık ki tam manasıyla bilemiyoruz. Ayrıca 7 bine yakın aile tamamen yok edilmiştir. Bu iki yıllık süre içerisinde okullar, hastaneler, camiler, kiliseler neredeyse tamamen yok edilmiştir. Sürdürülmekte olan bu soykırımın geldiği son nokta ise soykırım kelimesini dahi utandıracak boyuttadır. Artık açlık bile bir ölüm silahı olarak kullanılmaktadır. Böylesine büyük bir katliamın, böylesine büyük bir soykırımın, böylesine büyük bir devlet terörünün, en büyük terör olduğunda herhalde şüphe yoktur.
Dünyanın bütün terör örgütlerini bir araya getirseniz, terörist İsrail rejiminin Orta Doğu'da iki yıldır Gazze halkına karşı sürdürdüğü bu soykırımdan daha ağır bir insanlık suçu işleyemezlerdi. Ama ne yazık ki teröre karşı söz söyleyen bazı ülkelerin, İsrail'in ortaya koyduğu devlet terörüne karşı sessiz kalması ise maalesef bir büyük ibret vesilesidir.'
Bu devlet terörünün, bu insanlık ayıbının dünyanın dört bir yanında sokağa çıkan milyonlarca insan tarafından kınandığını belirten Kurtulmuş, Gazze'deki insanlık suçlarına karşı, insanlık cephesinin harekete geçtiğini ve bu insanlık cephesinin Gazze'deki büyük ayıbı ortadan kaldıracak güce ulaştığını kaydetti.
'İnsanlık cephesinin üyesi kahramanlara karşı büyük bir suç işlenmiştir'Kurtulmuş, insanlık cephesinin en somut göstergelerinden birinin Küresel Sumud Filosu olduğunu belirterek, 'Bu filonun insanları maalesef uluslararası sularda, İsrail'in gemileri tarafından alıkonulmuş, gemilere el konulmuş, insanlar gözaltına alınmış, birkaç gün sonra da deport edilmişlerdir. Bu süre içerisinde dünyanın dört bir tarafından yüzlerce insanın oluşturduğu bu insanlık cephesinin üyesi kahramanlara karşı büyük bir suç işlenmiş, onların gözaltında tutulanlara uygulanması gereken temel insani yaklaşımlar dahi sergilenmemiştir.' dedi.
Kurtulmuş, dünyanın gözü önünde, farklı milletlerden insanların bir araya geldiği, bu kadar büyük bir sivil kitleye karşı bile suç işlemekten çekinmeyen İsrail'in, terör devleti olma özelliğini herkese açıkça gösterdiğini belirterek, 'Nasıl vekalet savaşlarına karşı mücadele ettiysek, nasıl bir zamanlar uluslararası camia Güney Afrika'daki apartheid rejimine karşı mücadele ettiysek, bugün de artık tamamıyla bir terör devleti olma özelliği kazanmış olan İsrail'in saldırgan hükümetine karşı uluslararası camia en üst düzeyde mücadelesini sürdürmelidir.' diye konuştu.
'Terörü önlemedeki Türkiye modelini bugünlerde gerçekleştiriyoruz'TBMM Başkanı Kurtulmuş, terörle mücadelede Türkiye olarak önemli bir tecrübeyi bugünlerde hayata geçirmek üzere olduklarını belirtti.
Yaklaşık 50 yıldır Türkiye'de terör örgütleri vasıtasıyla büyük olayların gerçekleştirildiğini, on binlerce insanın hayattan koparıldığını dile getiren Kurtulmuş, 'Bu terör örgütlerinin de bu yıllar içerisinde kimler tarafından desteklendiğini, nasıl silahlandırıldığını, nasıl bazı ülkelerin başkentlerinde kendilerine siyasi ofisler verildiğini de gayet iyi biliyoruz. Bugün Türkiye bu 50 yıllık mücadeleyi geride bırakmak üzeridir. Sizlere güzel bir örnek olarak inşallah çok yakında tamamlayarak bütün dünya kamuoyuna sunacağımız terörü önlemedeki Türkiye modelini bugünlerde gerçekleştiriyoruz.' şeklinde konuştu.
Terör örgütünün İmralı'da bulunan terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın vasıtasıyla silahlarını bıraktığını açıklamasının ardından kendisinin başkanlığında TBMM'de 11 siyasi partinin katılımıyla yani Türkiye'de oy veren halkın yüzde 95'ini temsil eden siyasi partilerin bir araya gelmesiyle Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun kurulduğunu anlattı.
Komisyondaki görüşmelerde toplumun farklı kesimlerinin 13 toplantıda dinlendiğini ve 14'üncü toplantının da yarın yapılacağını anlatan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
'Böylece bu konuyla ilgili toplumun farklı kesimlerinin yaklaşımları, teklifleri ve bundan sonraki sürece ilişkin görüşleri dinlenmiş, dinlenmeye de devam ediyor. Yakında birinci aşama olan dinleme faslını bitireceğiz ve ardından da artık örgütün tamamıyla silahlarını bırakmasıyla birlikte bundan sonraki sürece ilişkin hukuki düzenlemelerin neler olabileceğini Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'na teklif edeceğiz.
Ümit ediyorum ki çok kısa bir süre içerisinde dünya terörle mücadele ya da barış çözümleri literatüründe Türkiye modeli olarak yerini alacak olan bir modeli bütün dünya ülkelerine arz etmiş olacağız. Şu ana kadar geldiğimiz çalışma, açıklıkla ifade etmek gerekirse başka ülkelerin uygulamalarında 5, 7, 10 yılda gelen seviyeye biz Türkiye'de 8-9 ay içerisinde geldik. Ümit ediyorum en kısa süre içerisinde terör, bütünüyle Türkiye'nin gündeminden kalkacak ve halkımız rahat bir nefes alacaktır. Böylece Türkiye, terörle mücadele ve aşırıcılıkla mücadele konusunda dünyaya örnek olacak bir çalışmayı da bütün dünya kamuoyuna gösterecektir diye ümit ediyorum.'
Konuşmaların ardından Kurtulmuş ve Katar Şura Meclisi Başkanı Hassan bin Abdulla Al Ghanim'in katılımıyla aile fotoğrafı çektirildi.
Terörle Mücadele ve Şiddet İçeren Aşırılığın Önlenmesi Konusunda Küresel Parlamento Konferansı'nın ilk oturumu yapıldıİstanbul'da düzenlenen 'Terörle Mücadele ve Şiddet İçeren Aşırılığın Önlenmesi Konusunda Küresel Parlamento Konferansı'nda' terörizm konusunda uluslararası düzeyde ortak bir tanımın olmaması sorunu ele alındı.
Birleşmiş Milletler Terörle Mücadele Ofisi (UNOCT), TBMM, Katar Şura Meclisi ve Akdeniz Parlamenter Asamblesi (PAM) işbirliğinde yapılan konferansta 'Ortak Bir Anlayışa Doğru: Terörizm Konusunda Uluslararası Düzeyde Mutabık Kalınmış Bir Tanımın Olmaması Sorunu' oturumu düzenlendi.
Burada konuşan UNOCT Politika, Bilgi Yönetimi ve Koordinasyon Şubesi Bilgi Yönetimi ve Stratejik Destek Bölümü Şefi Tamara Anderson, terörizm konusunda uluslararası düzeyde kabul görmüş bir tanımın bulunmamasının, yıllardır uluslararası toplumu zorladığını ve bazı ciddi hukuki ve insan hakları sorunlarını ortaya çıkardığını belirtti.
Anderson, 'Siyasi alanda, terörizmin uluslararası düzeyde kabul görmüş bir tanımı üzerinde süren mücadelenin yeni bir şey olmadığını hatırlamak önemli.' dedi.
Terörizm konusunda ortak bir uluslararası tanımın olmamasının, operasyonel sonuçlar da doğurduğuna işaret eden Anderson, bu durumun terörizmin yayılmasına katkıda bulunan, ulusal, bölgesel ve uluslararası ortaklar arasındaki operasyonel koordinasyonu bölen ve kaynakların başka yere yönlendirilmesine neden olan bir faktör olabileceğine dikkati çekti.
Anderson, terörizmin uluslararası tanımının, hukuki ve insan hakları açısından olduğu kadar, önemli politika ve operasyonel sonuçları olan siyasi bir zorluk olduğunu belirterek, bu zorluğun üstesinden gelmek için güçlü bir siyasi iradenin gerekliliğine değindi.
Terörizmin ulusal tanımına ilişkin kılavuzBM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) Hukukun Üstünlüğü ve Demokrasi Bölümü Terörle Mücadele ve İnsan Hakları Sorumlusu Samar Khamis, terörizmle mücadele kapsamında yılın başlarında yayımladıkları kılavuza değindi.
Terörizmin belli ülke veya bölgeyle sınırlı olmadığını vurgulayan Khamis, 'Terörizmin ulusal tanımına nelerin dahil edilmesi ve nelerin dahil edilmemesi gerektiğine dair bir liste içeren pratik bir kılavuzun, özellikle milletvekilleri için yararlı olabileceğini düşündük.' dedi.
Khamis, terör ve insan hakları ile ilgili raporun gelecek hafta BM Genel Kurulu'na sunulacağını ifade ederek, terörizmin tanımlanmasına yönelik yürüttükleri çalışmalar kapsamında bilgi verdi.
Oluşturdukları kılavuzun aslında mevcut tüm kılavuzları bir araya getirerek, nelerin dahil edilmesi ve nelerin dahil edilmemesi gerektiğine dair bir 'kontrol listesi' sunduğunu söyleyen Khamis, 'devletlerin terör eylemlerini suç sayması, kendi yetki alanları içindeki herkesi terör eylemlerinden koruması ve terör mağdurlarına etkili çözümler sunması' gerektiğinin açık olduğunu vurguladı.
Terör eylemlerinin tanımıBM Güvenlik Konseyi (BMGK) Terörle Mücadele Komitesi İcra Direktörlüğü'nde kıdemli insan hakları görevlisi olan Cecilia Naddeo da çevrim içi bağlandığı oturumda terör eylemlerinin tanımına ilişkin detaylara değindi.
Terör eyleminin bir hükümet veya uluslararası organizasyonu yıldırma amacı taşıdığını dile getiren Naddeo, bu hükümet ve organizasyonları etkilemeyi hedefleyen eylemlerin terör niteliği taşımadığına işaret etti.
Terörizmi tanımlarken temel alınması gereken hususlarEski BM İnsan Hakları Raportörü, insan hakları ve uluslararası hukuk akademisyeni Dr. Martin Scheinin de BM özel raportörü olarak görev yaptığı dönemde terörizmin uluslararası düzeyde tanımlanması üzerine kapsamlı bir çalışma yürüttüğünü belirtti.
Birçok ülkenin, terörizmle ilgili mevcut tanımları görmezden gelmeye devam ettiğini ya da kendi açık uçlu tanımlarını sürdürdüğünü kaydeden Scheinin, terörizmi tanımlarken, sivillere yönelik saldırılar aracılığıyla toplumda korku yaratma veya hükümetleri zorlayarak belirli eylemlere yönlendirme niyetinin temel alınması gerektiğini söyledi.
Terörle Mücadelede uluslararası toplumun rolüTerörle Mücadele Parlamento Meclisleri Koordinasyon Mekanizması Başkanlığı Başkanı ve PAM Terörle Mücadele Raportörü Rita Superman '(Terörle mücadele sürecinde) güvenlik konusundaki aciliyet, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne ve demokratik şiddete saygıyı asla gölgede bırakmamalıdır.' diye konuştu.
Terörizmin artık milliyet ya da din tanımayan küresel bir tehdit haline geldiğini belirten Superman, bu tehdidin ancak uluslararası dayanışma, sivil toplumun aktif katılımı ve dini liderlerin desteğiyle aşılabileceğini ifade etti.
Superman, terör örgütlerinin yapay zeka ve gelişmiş teknolojileri kötüye kullanarak yeni yöntemler geliştirdiğine dikkati çekerek, bu tehditlerle mücadele etmek için uluslararası toplumun ortak çaba göstermesi gerektiğini kaydetti.
Terörizm tanımının eksikliği uluslararası işbirliğini de engelliyorBM'nin terörle mücadele konularında insan hakları özel raportörü Ben Saul konferansa görüntülü arama vasıtasıyla katıldı.
Saul, belirsiz ve geniş kapsamlı terör tanımlarının, yalnızca insan haklarını ihlal etmekle kalmadığını aynı zamanda terörle mücadelede etkinliği de azalttığını ifade etti.
Terörizm konusundaki tanımların eksikliğinin uluslararası iş birliğini engellediğine de dikkati çeken Saul, bunun ülkeler arası adli yardımlaşma, istihbarat paylaşımı ve iade süreçleri gibi konularda ciddi engeller oluşturduğunu kaydetti.
Muhabir: Ali Kemal Akan,Büşranur Keskinkılıç,Can Efesoy,Damla Delialioğlu,Sercan İrkin